Soley Dönüsüm Gecidi
Bağımlılıklar
Bağımlılık; bir maddenin ruhsal, fiziksel ya da sosyal
sorunlara yol açmasına rağmen, alımına devam edilmesi,
bırakma isteğine karşılık bırakılamaması pek çok zarar görülmesine rağmen bağımlısı olunan maddenin kullanımına ya da bağımlısı olunan davranışın yapılmasına devam edilmesi durumudur. Bağımlılık kronik bir beyin hastalığıdır. Alınan madde miktarının giderek arttığı bir durumdur.
Yalnız alkol ve madde değil, internet, oyun, seks, alışveriş gibi davranışsal bağımlılıklar da bu alanda değerlendirilmektedir. Bağımlılığın birey dışındaki yakın ilişkilerini de etkileyen bir hastalık olması nedeniyle, durumdan etkilenen yakınları da çalışmaya dahil edilebilmektedir.
Aile ve bireysel grup çalışmaları yapılmaktadır.
Davranışsal bağımlılıkta,
alkol ya da esrar gibi bir madde olmadan,
kişi belli bir davranışı yaparak rahatlama ve huzur hisseder,
başka bir deyişle “ödül alır.” Davranışın ödüllendirici özelliği
zaman içerisinde bu davranışa bağımlılık geliştirilmesine zemin hazırlar.
.Davranışsal bağımlılıkta, alkol ya da uyuşturucu madde olmadan,
kişi belli bir davranışı yaparak rahatlama ve huzur hisseder,
başka bir deyişle “ödül alır.” Davranışın ödüllendirici özelliği
zaman içerisinde bu davranışa bağımlılık geliştirilmesine zemin hazırlar. Madde bağımlılığında olduğu gibi, bağımlı olunan davranışı sürekli gerçekleştirme arzusu vardır. Her türlü bağımlılıkla mücadelede olduğu gibi davranışsal bağımlılık ile mücadelede de en önemli unsur
kişinin farkındalığıdır.
Davranışsal bağımlıllıklar; internet, kumar, alışveriş, seks, ilişki,
egzersiz ve yeme seklinde sıralanabilir.
İnternet Bağımlılığı
Gelişen teknoloji ile bilgisayarların hayatımızda kapladığı yerin artması
ve internet ulaşımının yaygınlığı ile, internet bir bilgi ve iletişim kaynağı olmanın ötesinde, bazı kişiler için “bağımlılığa” dönüşmüş durumdadır. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, internet bağımlılığı hızla yaygınlaşan
ve sıklıkla karşılaşılan bir ruhsal bozukluktur.
İnternet kullanmayı durdurmakta zorlanmak, niyetlense
de kullanmaya devam etmek.
Başkalarıyla vakit geçirmek yerine, internete bağlanmayı tercih etmek.
İnternet yüzünden uykusuz kalmak.
İnternete ulaşamayınca kendini mutsuz, huzursuz, gergin hissetmek.
Günlük zorunlulukları internet yüzünden yerine getirememek;
ilişkiler, okul veya işle ilgili sorunlar yaşamak.
İnterneti, mutsuz hissettiğinde, üzüntülerden
ve olumsuz düşüncelerden kurtulmak için kullanmak.
İnternet kullanımından kaynaklı fiziksel sorunlar yaşamak
(görme problemi, sırt ağrısı vb.).
Başkaları tarafından interneti daha az kullanma konusunda uyarılar almak.
İnternette kullanımını azaltmaya yönelik
başarısız girişimlerde bulunmuş olmak.
Kumar Bağımlılığı
Kumar günümüzde keyifli vakit geçirme, eğlence ve dinlenme aracı
olarak kabul edilmekte ve popülaritesini korumaktadır.
Kumar bağımlılığı; kişisel, ailevi veya mesleki hedefleri bozan,
sürekli ve yineleyen, “patolojik kumar oynama davranışı” olarak adlandırılmaktadır. Patolojik kumar oynayan kişilerin çevresi de
(eş, aile, arkadaş vb.) olumsuz bir şekilde etkilenmektedir.
Eşinde ve çocuklarında ruhsal sorunlar, ebeveynlik görevinin ihmali,
ayrılma ya da boşanmalar görülebilmektedir.
Kişinin aklında sürekli kumar oynama davranışının olması.
İstenilen heyecanı sağlayabilmek için giderek artan
miktarlarda kumar oynamak.
Sorunlarından kaçmak veya kendini rahatsız edici duygulardan
uzaklaştırmak için kumar oynamak.
Para kaybettikten sonra kaybettiklerini kazanmak için
tekrar kumar oynamak. “Kaybettiklerinin peşine düşme” patolojik
kumar bağımlılığının en önemli belirtilerinden biridir.
Kumar alışkanlığının seviyesini gizlemek için aile üyelerine, danışmana
ve diğer kişilere yalan söylemek.
Kumar alışkanlığını finanse edebilmek için yasal olmayan işlere girişmek.
Kumar yüzünden ilişkileri, mesleğini ve eğitimsel olanakları
tehlikeye atmak veya kaybetmek.
Kumar sonucunda yaşanılan mali sıkıntılardan kurtulmak için
çevredeki kişilere güvenmek.
Kumar alışkanlığını kontrol edebilmek ya da kesebilmek için
tekrar eden başarısız denemelerde bulunmak.
Alışveriş Bağımlılığı
Bütçenin elverdiği ölçüde giyim, eşya, yiyecek gibi ihtiyaçları
karşılamak için yapılan alışveriş, “üzüntü, sıkıntı, yalnızlık” gibi duyguların giderilmesi için kullanılıyorsa ve bu olumsuz duyguları gidermek için
her seferinde alışverişe başvuruluyorsa bağımlılık söz konusu demektir.
Sık sık bütçeyi aşacak miktarda alışveriş yapmak.
İhtiyaç duyulmayan şeyler almak ya da niyet edilenden
daha uzun süre alışveriş yapmak.
Para harcama ile ilgili yoğun bir zihinsel meşguliyet, satın alma dürtüsü
ya da satın alma davranışının kişide belirgin huzursuzluğa neden olması.
Çoğu zaman arkadaşlarıyla vakit geçirmek ya da diğer sosyal aktiviteleriyle uğraşmak yerine alışveriş yapmayı tercih etmek.
Alışveriş sırasında güçlü, yeterli, rahatlamış hissedilse de, sonrasında
yoğun suçluluk, pişmanlık, endişe, huzursuzluk yaşamak.
Alışveriş sonrasında, kendine verdiği sözleri kısa sürede bozmak ve döngünün, kişiyi daha da borçlandırarak sürmesi.
Genelde kişinin kendini depresyonda, yalnız ve problemleriyle başa çıkamaz hissettiğinde gittikçe artarak kontrolsüz alışveriş yapması.
Seks Bağımlılığı
Tek eşliliği sürdürememe, kişinin aklının sürekli sekste olması,
seksi düşünmeden duramaması, partnerin kim olduğuna bakmadan
cinsel ilişkiler kurması seks bağımlılığıdır.
Bu tarz ilişkilerden alınan hazzın aslında gerçek değil,
yalancı haz olması durumunu seks bağımlılığı olan kişiler de
farkında olabilmektedir.
Seks bağımlılığı olan kişiler için amaç o eylemi yapmış olmaktır,
kişi yaptıktan sonra geçici olarak bir rahatlama hisseder,
ancak bir süre sonra tekrar yapmak ister.
Bu böyle kısırdöngü şeklinde devam eder.
Seks bağımlılığı olan kişiler cinselliği bilinçsizce zevk almak
amacıyla değil acıdan kaçmak, kendilerini doyurmak
ya da stresten uzaklaşmak için kullanmaktadırlar.
Hemen hemen tüm seks bağımlılığı olan kişiler;
güçlü suçluluk ve utanç duyguları, güçlü izolasyon ve yalnızlık duyguları
, işe yaramazlık ve umutsuzluk duyguları ve
kişisel değerlere ve inançlara aykırı davranma görülmektedir.
Seks bağımlılığı olan kişi mastürbasyondan cinsel ilişkiye,
internette porno site gezmekten striptiz kulüplerine gitmeye,
teşhircilikten, röntgenciliğe kadar pek çok faaliyette bulunabilir.
Sadece kendi hayatını mahvedebileceği gibi
İnsanların bu konularda dürüstçe açıklama yapmamaları,
sorunun toplumsal boyutunu tahmin etmeyi güçleştirmektedir.
Sade bir ev kadınından kıdemli bir yargıca kadar hemen herkes aslında
bir seks bağımlısı olabilir, kariyerle ya da eğitimle ilgisi yoktur.
Kadınlarda sosyoekonomik düzeyi iyi,
erkeklerde ise kötü olanlarda daha sıktır.
Düşük sosyoekonomik düzeyde iş dışında kişinin zevk alacağı imkanlar yoktur ve bu yüzden cinsellik çok abartılı algılanır.
Bilinçdışında yatan ruhsal sorunu bulup, yeniden yapılandırarak
dengeli bir ruh hali yaratma amaçlı, davranışçı, bilişsel, dinamik
ve varoluşçu teknikler bireyin özelliklerine göre uygulanabilir.
İlişki Bağımlılığı
Kişinin kendisini yok ettiği,
kendisine zarar verdiğini bildiği, mantıksız da bulduğu halde
devam etmekte ısrarcı olduğu tutkulu bir ilişki türüdür.
Hem bağımlı kişiye, hem de bağımlı kılınan kişiye zarar verir.
İlişki bağımlılığında, ilişkide tek bir kişi vardır;
kişi kendi benliğini, kişiliğini yok sayar.
Arkasında gizli bir yetersizlik duygusu barındırır; fiziksel ve zihinsel olarak yeterli olsa bile kişinin kendini yetersiz hissetmesi ve zannetmesidir.
Kişisel ihtiyaç ve arzularını yerine getirmek için bir ilişkiyi seçerek
her şeyi kontrolü altına almaya çalışmak.
Karşındakine kendinden çok değer vermek.
Kendine olan güven ve saygıda eksiklik hissetmek.
İlişkisi olmadığında kendini “yarım” ve “değersiz” hissetmek.
Terk edilme korkusu ya da saplantılı bir ihtiyaç duygusu hissetmek.
Abartılı bir şekilde karşısındaki kişinin sorumluluklarını sahiplenmek.
Bedeli ne olursa olsun terk edilmemek ve reddedilmemek için
elinden geleni yapmak veya ilişkileri bitirememek.
“O benim her şeyim, ben O’nsuz yapamam, O’nsuz olmayı hayal edemiyorum” gibi rasyonel olmayan düşünceler ile, yaşadığı ilişkinin bitmemesi adına devamlı kontrol halinde olmak.
Egzersiz Bağımlılığı
Hem fiziksel hem ruhsal sağlık için spor yapmak
faydalı ve harika bir alışkanlık. Ancak, dozu kaçırılan spor,
zarar veren bir bağımlılık haline dönüşebilir.
Zamanının çoğunu fiziksel aktivite yaparak geçirmeye aşırı istekli olma,
bazı engellere rağmen kontrol edilemeyecek düzeyde aşırı spor yapma,
spor bağımlılığı olarak tanımlanmaktadır.
Kendini katı bir egzersiz rutinine adamak ve bu rutini değiştirmekten korkmak.
Egzersizin dozunu giderek artırmak.
Bir günü bile spor yapmadan geçiremez hale gelmek.
Spor yapılmayan dönemlerde kendini suçlu,
huzursuz ve gergin hissetmek ya da
ne kadar spor yapılırsa yapılsın tatmin olmamak.
Hekimin önerilerine karşı gelerek, sakatlanma sonrası dahi
egzersiz yapmaya devam etmek ya da yapma arzusunda olmak.
Sporu, hayatındaki her şeyin önüne koymak
(bir yakınının doğum günü kutlamasına katılmamak
ya da işe gitmeyi aksatmak gibi).
Bir süre sonra tek sosyal yaşantının spor haline gelmesi;
günlük yaşam tamamen spor antrenmanlarına göre düzenlendiği için,
sosyal açıdan izolasyona varacak düzeyde spor yapmak.
Yeme Bağımlılığı
Kilo Verememenizin Sebebi Açlığa Tahammülsüzlük Değil.
Obezitenin bir davranışın yani yeme davranışının sonucunda oluştuğu bilinse de bu davranışı kontrol etmek çoğumuz için zordur. Bunun nedeni
yeme davranışının birçok şeyden, en çok da
duygusal durumumuzdan etkilenmesidir.
Birçok kişinin diyet uygulayamamasının nedeni sanıldığı gibi
açlığa tahammülsüzlük değildir.
Hatta birçok diyet kişilerin aç kalmadan zayıflaması üzerine programlanır. Buna rağmen diyette başarısız olmanın nedeninin
hepimizin zaman zaman yapmaktan kendini alıkoyamadığı
duygusal nedenlerle yemedir.
Bu yüzden insanların çoğunun kilo almasının ve sağlıklı beslenmemesinin önündeki temel nedenlerden biri de duygusal yemedir.
Yeme ihtiyacına odaklanmak, dikkati hoşnutsuzluk duygularından
uzaklaştırsa da obeziteye ve sağlık sorunlarına zemin hazırlar.
Ne yazık ki günümüzde stres ve yoğun iş hayatı
duygusal yeme sendromlu kişi sayısında artışa neden olmaktadır.
Yemek yeme bilinen en kolay ve ulaşılabilir haz ve ödül kaynağıdır.
İnsan tıpkı sadece üremek için cinsel ilişki kurmadığı gibi
sadece karnını doyurmak için yemez.
Bebekler sadece açken değil sıkıntıları olduğunda da meme ile yatışırlar.
Bu kısmen sonraki yıllarda da devam eder.
Yani; erişkin bir insan üzüldüğünde, öfkelendiğinde, yalnız hissettiğinde
ve kaygılandığında yemek yemek isteyebilir.
Özellikle kendini suçlama ve fiziksel olarak beğenmeme
tıkınırcasına duygusal yeme ataklarına neden olur.
Stres ve olumsuz duygular hayatımızın bir parçası olduğu için
ve insanların iş dışında kendilerine ayırdıkları zaman gittikçe azaldığından, günümüzde duygusal yeme yani;
yeme ile rahatlamaya çalışmak gittikçe yaygın bir hal almaktadır.
Sizinki Duygusal Açlık Mı? Yoksa Fiziksel Açlık Mı?
Fiziksel açlık bedende başlar. Fiziksel açlık hissini
kan şekeri düşüklüğü ve gördüğümüz yiyecekler tetikler.
Duygusal açlığı ise stresli deneyimler tetikler.
Yani bir bakıma bedenimizi değil ruhumuzu yiyeceklerle beslemeye çalışırız. Stresli olduğumuzda tatlı ya da tuzlu,
genellikle yüksek kalorili yiyecekleri canımız çeker.
Yiyecekleri sıkıntı yatıştırıcı birer ödül olarak kullanırız.
Açlık söz konusu olduğunda genellikle duygusal ve bedensel duyumların birbirine karışması söz konusudur.
Tıpkı stresle ilgili baş ağrılarında olduğu gibi
fiziksel olan ile duygusal olan iç içedir.
Duygusal açlık genellikle boş bir mideden kaynaklanmaz.
Bazen de kişi ne istediğini bilmez ve yiyeceğe verir kendini.
Yani açlık midede değil bedende başka bir huzursuzluk şeklinde hissedilebilir. Duygusal açlığın bir diğer özelliği birdenbire beden hücum etmesidir.
Oysa fiziksel açlık yavaş yavaş kendini gösterir.
Duygusal açlık aynı şekilde acilen doyurulmak isterken fiziksel açlık
eğer şeker hastalığı, vs gibi tıbbi bir durum yoksa bir ölçüde bekleyebilir.
Eğer kısa bir süre önce yemek yediyseniz ya da doymanıza rağmen
tıkınırcasına yemeye devam ediyorsanız o anda duygusal açlık baskındır.
Ayrıca duygusal açlıktan kaynaklanan yeme atakları sonucunda
suçluluk, pişmanlık duyguları daha fazla oluşur.
Duygusal yeme sendromu olan kişiler
yiyecekleri en iyi yatıştırıcı olarak görür ve yiyeceklerin olduğu ortamlarda kontrolden çıkıyormuş gibi hissederler.
Tıka basa yemedikleri durumlarda başka şeylere odaklanmakta zorlanırlar.
Yiyeceklerle Duygunuzu Değil Midenizi Doyurmaya Çalışın.
Güzel tadı olan yemeklerin bir ödül kaynağı olduğu ve beyindeki
haz merkezlerini uyardığı doğrudur.
Dolayısıyla yorucu ve yoğun bir gün sonunda lezzetli yiyecekler yemek
tıpkı alkol ve keyif verici maddelerin yaptığı etkiye benzer.
Keyif verici etki gün boyu birikmiş olan ya da gün içindeki
hoşnutsuzluk yaratan duyuları bertaraf eder.
Bu yüzden duygusal yeme alışkanlığından kurtulmak
alkol ya da keyif verici maddeyi bırakmak kadar zor olabilir.
Diyet yapmanın birçok kişi için zor olmasının nedeni aslında budur.
Bu zorlukla başa çıkmak için birinci koşul üzüntü,
suçluluk, öfke, kaygı, gibi olumsuz duygularımızı tanımaktır.
Diğer koşul ise yemek dışındaki haz verici etkinlikleri artırmaktır.
Duygusal yeme sorunu olanların yeni haz verici etkinlikler keşfederken
ilk başlarda bunların yemenin verdiği zevki vermeyeceğini
kabul etmeleri işi kolaylaştırabilir.
Haz ve doyum kaynaklarını zenginleştirmemiz
bizi tek ödül kaynağı olarak gördüğümüz yemeğe mahkum olmaktan kurtarır.
Alkol Bağımlılığı
Alkolün en sık tüketilme biçimi “sosyal içicilik”
olarak adlandırılan kullanımdır.
Sosyal içicilik, kişinin alkolü sınırlı miktarda ve aralıklı olarak tükettiği,
alkol kullanımı ile ilgili sosyal veya fiziksel bir sağlık sorunu
yaşamadığı anlamına gelir.
İkinci en sık görülen tüketim “zararlı kullanım” denilen türdür.
Bu kişiler, örneğin; alkol tüketimi nedeni ile ertesi gün işe geç kalır
veya gidemez, işlerini ve sorumluluklarını yerine getirememeye başlar,
tehlikeli olduğunu bile bile yineleyici şekilde alkollü araba kullanır,
sarhoşluk nedeni ile başı derde girer,
alkolsüzken yapamayacağı davranışlarda bulunur,
aile ilişkilerinde ve arkadaş grubunda sorunlar yaşamaya başlar.
Eğer kişinin kullandığı alkol miktarı giderek kendisine yetmez
ve aynı etkiyi sağlayamaz hale gelirse buna tıpta “tolerans” adı verilir
ve alkol bağımlılığının en önemli ölçütlerinden birisidir.
Kişi kullandığı alkol miktarını giderek artırır
ancak bu yeterli etkiyi sağlamadığı için
her gün daha fazla alkol alınır
ama maalesef bu kısır döngüden çıkmak artık pek kolay değildir.
Kişi hayatını alkol tüketimi üzerine planlamaya başlar;
işine gitmez, ekonomik kayıplar, aile içi ilişkilerde
onarılamayacak düzeyde sorunlar, kırgınlıklar ve kopmalar yaşanmaya başlar.
Kişi alkolden uzaklaşmamak için
alkolle sorunu olduğunu kabul etmek istemez.
O’na göre istediği zaman alkolü bırakabilecektir.
Alkol alınmadığı zamanlarda, özellikle sabahları kalkınca,
terleme, titreme, yoğun sıkıntı hali, ishal, hayal görme gibi belirtilerin bulunduğu “alkol yoksunluğu” sendromu yaşanmaya başlanabilir.
Alkol bağımlısı birey giderek daha da yalnızlaşır,
sosyal ilişkileri ve ekonomik durumu da bozulur.
Alkol bağımlısı kişi, alkolün kendisine ve sosyal ilişkilerine
zararlı olduğunu bildiği halde içmekten kendini alamayan kişidir.
Kişinin eskiden kullandığı, alışkın olduğu alkol miktarı
ile aynı hissi ve etkiyi sağlayamaması (tolerans)
Kişinin kullandığı alkolün miktarını azaltması
ya da alkolü bırakması sonucunda yoksunluk belirtisi denilen,
bir takım ruhsal ve bedensel sıkıntılar içerisine girmesi
ve yoksunluk belirtisi hisseden kullanıcının
alkol tüketimi ile rahatlama hissetmesi
Alkolün kişi tarafından almayı tasarladığı miktardan fazla miktarda
ve sürede kullanılması alkol sağlamak, alkol kullanmak ya da alkolün etkilerinden kurtulmak için çok fazla zaman ve para harcanması
Alkol kullanımı yüzünden önemli toplumsal, mesleki etkinliklerin
ya da boş zamanları değerlendirme etkinliklerinin azaltılması
ya da bırakılması Alkol kullanımını bırakmak
ya da denetim altına almak için başarısız girişimlerin varlığı
alkolden zarar gördüğü bilinmesine rağmen alkol alımına devam etmesi.
Alkol bağımlılığının sosyal ve psikolojik etkilerinin yanı sıra
fiziksel hasarları da vardır. Uzun süreli ve yoğun tüketim;
Karaciğer yağlanması ve siroz, yemek borusu, gırtlak,
mide ve pankreas kanserleri, kolesterol yüksekliği,
B vitamin eksikliği ve buna bağlı kansızlık, doğru düşünme,
karar verme ve hareket etme gibi beynin işlevlerini bozması
uyku bozuklukları, baş ağrısı, göz tahribatı
Kalp ve kan dolaşımı hastalıkları, kan pıhtılaşmasını engelleme
artmış hipertansiyon ve beyin kanaması riskleri oluşturur.
Tedavi için ilk şart, kişinin bu sorunu ile yüzleşmeye hazır olması
ve tedaviye istekli ve ayık şekilde gelmesidir.
Aile zoru ile tedaviye getirilen alkol bağımlılarında,
motivasyon artırıcı görüşmeler ile kişinin tedaviye aktif katılımı sağlanmalıdır. Yatarak tedavi, ileri derecede sağlık sorunları olan
ve irade güçlüğü yaşayan ancak alkolden kurtulmak isteyen
kişiler için iyi bir alternatif olabilir.
Yatarak tedavi sonrası kişinin tekrardan günlük hayatına dönüşünü
ve uyumunu kolaylaştıran rehabilitasyon tedavileri,
ayıklık süresinin uzaması ve nükslerin azaltılmasında oldukça etkilidir. Tedavide bireysel ya da grup terapisi, eksik olan vitaminlerin takviyesi,
hasta ile birlikte yeni bir yaşam tarzı geliştirilmeye çalışılması
gibi yaklaşımlar kullanılır.
Detoksifikasyon süreci tek başına tedavi değildir.
Arınma, alkolün vücuttan temizlenme sürecidir ve başlangıçtır.
Arınmadan sonra kişinin kendisini tanıması,
alkol kullanma davranışı ile başa çıkma becerilerini öğrenmesi,
alkol kullanma nedenlerinin üstesinden gelmesi,
tekrar başlamaması için neler yapması gerektiğini öğrenmesi,
alkol kullanımından önce sürdürdüğü günlük yaşam
işlevselliğini geri kazanması gerekir.
Alkol bağımlılığı tedavisi profesyonel destek ile başlar
ama hayatın içinde devam eder.
Bu yüzden hayatın yeniden yapılandırılması için verilen desteğin etkililiği, tedavi başarısını büyük ölçüde artırmaktadır.
Rehabilitasyon sürecinde,
kişinin alkolün yerine geçebilecek bir alana
yönlendirilmesine gayret edilmektedir.
Ne gibi davranışlar geliştirilebileceği tespit edilerek
uzman denetiminde rehabilitasyon ve sosyalleşme sağlanmaktadır.
Bireysel terapi, aile terapisi, grup terapisi, sosyal terapiler,
uğraş terapileri, sanat terapisi, sosyal beceriler
ve bağımsız yaşam geliştirme programları
özel yapılandırılmış ortamlarda uzman eşliğinde uygulanmalıdır.
Sigara (Nikotin) Bağımlılığı
Bağımlılık kişinin madde alımı üzerindeki kontrolünü kaybetmesini ifade eder.
Dünya sağlık Örgütü (DSÖ) madde bağımlılığını
“kullanılan bir psikoaktif maddeye kişinin daha önceden değer verdiği
diğer uğraşlardan ve nesnelerden belirgin olarak daha yüksek bir öncelik tanıma davranışı” olarak tanımlar. Diğer bir deyişle madde kullanımı
bireye ve topluma zarar verici düzeyde bir davranış haline gelir.
Sigara içme veya dumanının solunması zamanla kişide
psişik ve fiziksel bağımlılık oluşturur.
Tütünde esas bağımlılık yapan madde nikotindir.
Sigara, daha çok alışkanlık yapıcı daha az zevk verici
bir bağımlılık türü olarak kabul edilmektedir.
Madde Bağımlılığı
Sakinleştirici, keyif verici ya da uyuşturucu etkisi olan,
süreç içinde giderek daha fazla alma isteği doğuran,
bırakıldığında yoksunluk belirtileri doğuran kimyasal maddelere
“uyuşturucu madde” bu maddeleri maddeleri kullanan kişilere ''bağımlı ''denir.
Uyuşturucu madde bağımlıları, çoğunlukla kullanımı
kontrol edebilecekleri düşüncesiyle madde kullanmaya başlarlar.
Oysa bağımlılığın nasıl gelişeceği öngörülemez,
bir kez kullanım dahi son derece risklidir.
İlk kullanımdan sonra tekrar tekrar madde alma ihtiyacı doğar.
Aynı uyuşturucu etkinin sağlanması için kullanım sıklığı ve/veya miktarı artar. Bu kısır döngünün yerleşmesiyle kişi bağımlılık sürecine girmiş olur.
Bağımlılık Döngüsü merak ve kullanma isteğiyle başlayan,
"Bir kereden bir şey olmaz" gibi kişinin kontrolü
yavaş yavaş kaybettiği düşüncelerle ilerleyen kısır bir döngüdür.
Bu döngünün ilerleyen basamaklarında kişi kullanıma devam eder,
istediği zaman bırakabileceğini düşünür ve zamanla bırakamayacağını anlar.
Kullanıldıklarında merkezi sinir sisteminin farklı bölümlerini etkileyerek fiziksel ve psikolojik tahribata yol açarlar.
Maddelerin hiçbir güvenli kullanım şekli yoktur.
Hücrelerimiz vücuda giren her maddeyi tanır
ve bir daha unutmamak üzere hafızasına alır.
Hücresel öğrenme süreci denen bu durum herkes için geçerlidir.
Aklı ve iradeyi işlemez hale getirir.
Kişiyi normal yaşam ve davranışlarından uzaklaştırır.
Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal,
mide ve bağırsak spazmlarına/kanamalarına sebep olur.
Tüm iç organların zarar görmesine ve buna eşlik eden
bir dizi hastalığa neden olur.
Zehirlenmelere ve bu yolla gelen ölümlere sebep olur.
Madde kullanımı, bireyin çevreye uyum yeteneğini azaltır.
Bağımlı birey giderek aileden ve çevresinden kopararak, yalnızlaşır.
Çoğu zaman bu tabloya ağır bunalımlar eşlik eder.
Madde Kullanan Bir Bireyi anlamak için en kesin yöntem
idrar ve kan testleridir.
Bunun dışında; uykusuzluk, terleme, iştahsızlık, kilo kaybı,
içe kapanma, ani huy değişiklikleri, gençlerde okula ilginin azalması,
arkadaş grubu değişiklikleri, ders başarısında düşme,
odaya kapanma, şaşkın görünüm, gözlerde kızarıklık
ve para çalma gibi ki başlıca fiziksel ya da ruhsal belirtiler gözlenir.
Tedavideki ilk aşama detoksifikasyon denilen
vücudun maddelerden arınması dönemidir.
Yaklaşık 5-7 gün arası süren bu dönemde
oluşabilecek yoksunluk belirtileri giderilmeye çalışılır.
Tedavinin ikinci aşamasında hastalar bilinçlendirme programına alınır.
Bu program dahilinde eğitim, bireysel ve grup terapileri,
uğraş çalışmaları bulunmaktadır. Tedavideki en önemli nokta,
hastaların belirlenen süreler içerisinde tedavide kalmalarını sağlamaktır. Tekrar madde kullanmayı önlemek amacı ile, cilt altına yerleştirilen
ya da 24 saatte bir tekrarlanan enjeksiyonlar şeklinde çeşitli ilaç tedavileri mevcuttur ve olumlu sonuçlar alınmaktadır.
Detoksifikasyon süreci tek başına tedavi değildir.
Detoksifikasyon aşamasını takiben
terapi ve rehabilitasyon sürecinin başlaması ile,
iyilik süreci uzatılarak, tam bir iyileşme hedeflenmektedir.
Sadece arınma, maddenin vücuttan temizlenme sürecidir
ve tedavinin sadece başlangıcıdır.
Arınmadan sonra kişinin kendisini tanıması, madde kullanma davranışı
ile başa çıkma becerilerini öğrenmesi,
madde kullanma nedenlerinin üstesinden gelmesi,
tekrar başlamaması için neler yapması gerektiğini öğrenmesi,
madde kullanımından önce sürdürdüğü
günlük yaşam işlevselliğini geri kazanması gerekir.
Madde bağımlılığı tedavisi profesyonel destek ile başlar,
ama hayatın içinde devam eder.
Bu yüzden klinik harici hayatın yeniden yapılandırılması için
verilen desteğin etkililiği, tedavi başarısını büyük ölçüde artırmaktadır.
Rehabilitasyon sürecinde, kişinin
maddenin yerine geçebilecek bir alana yönlendirilmesine gayret edilmektedir. Ne gibi davranışlar geliştirilebileceği tespit edilerek
uzman denetiminde rehabilitasyon ve sosyalleşme sağlanmaktadır.
Bireysel terapi, aile terapisi, grup terapisi, sosyal terapiler, uğraş terapileri, sanat terapisi, sosyal beceriler ve bağımsız yaşam geliştirme programları
özel yapılandırılmış ortamlarda uzman eşliğinde uygulanmalıdır.
Kişinin tedavi olmayı istemesi
ve kendini hazır hissetmesi en önemli aşamadır.
Tedavi sürecinde açık, doğru iletişim
ve bağımlının yaşadıklarını yakınlarıyla paylaşması önemlidir.
Bağımlılık tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine
ve kullanım süresine göre değişiklik gösterir.
Maddeyi kişinin tek başına bırakması neredeyse imkânsızdır,
muhakkak uzman yardımı alınmalıdır.
İyileştikten sonra gerekli sosyal ve psikolojik tedbirler alınmazsa,
bağımlılığın yineleme oranı maalesef çok yüksektir.